İÇİNDEKİLER

İÇERİKLER

23 Ağustos 2020 Pazar

(86) Dakota Yanıyor

 

Yaralı Diz katliamını bilir misiniz?

 

Kuzey Amerika’da Superior Gölü çevresinde eskiden Nadouessiou ya da kısaca Siyu kabilesi yaşıyordu. Siyuların da kendi içinde çeşitli alt grupları var: Dakota, Lakota, Nakota gibi.

 

Yıl 1890. Amerikan hükumeti, Siyuların kutsal “hayalet dansı”na katılanları tutuklamaya karar vermişti. Çıkan olaylarda ünlü kahraman Oturan Boğa, Kuzey Dakota’da ölü ele geçirilmişti.

 

Bu sırada Kaliforniya’da Yuki Kızılderililerinin sayısı katliamlarla 16 bine düşürülmüştü. Meksikalı askerler ise Dumanlı Dağlarda Apaçilerin Şefi Geronimo’yu yakalamaya çalışıyorlardı.  

 

Güney Dakota’da ise bir Siyu grubu Yaralı Diz Deresinin vadisindeydi bulunuyordu. Aralığın 29’uydu. Şiddetli bir kar fırtınası vardı. Bir avuç Siyu’nun etrafını 7. Süvari Alayı çevirmişti. Askerler, çoğu kadın ve çocuk 153 Siyu’yu katletti. ABD tarihindeki binlerce kara lekeden birisiydi bu. Şef Koca Ayak da öldürüldü. Cenazeler toplanamamıştı bile. Donmaya bırakılmıştı.

 

Katliamdan sağ kurtulabilen Gelincik Louise "Kaçmaya çalıştık. Ama yaban sığırı gibi bir bir vurdular bizi. Beyazların içinde de iyi insanlar bulunduğunu biliyorum, ama kadınları ve çocukları da vurduklarına bakılırsa askerler çok kötü insanlar olmalı. Kızılderili askerler beyaz çocuklara asla böyle yapmazlardı" diyecekti.

 

1973’teki Oscar törenlerinde Yaralı Diz katliamı bir kez daha gündeme geldi. Marlon Brando’ya, Godfather filmi ile Oscar ödülü verildi ya. Daha doğrusu Brando 1890’daki Yaralı Diz katliamını protesto ederek ödülü almayı reddetti. Toprağı bol olsun. Bir metin yazıp, aslen bir Meksika Apaçisi olan Sacheen Küçüktüy (Littlefeather) ile törenin yapıldığı salona göndermişti. Küçüktüy ulusal kıyafetleri ile sahneye çıktı. Güç bela bir iki cümle sarf edebildi, metni okutmadılar. Brando’nun okunmasına izin verilmeyen metni şöyle başlıyordu: “Silahlarını indirdiklerinde ise onları katlettik biz. Onlara yalan söyledik. Onları topraklarından koparmak için kandırdık. Onları açlığa mahkûm ettik ki hiçbir zaman sadık kalmadığımız ve adına antlaşma dediğimiz o kâğıtları zorla imzalasınlar.” 

 

20 Ocak’ta göreve başlayan Donald Trump, 3,7 milyar Dolar’a mal olacak Dakota Access adlı boru hattının hayata geçirilmesi için başkanlık kararnamesi yayınladı. Böylece büyük bir çevre katliamına imza atmış oldu. Türkiye’de bazı gazetecileri müesses nizamı yıkacak diye umutlandıran Trump, kararnameleri imzalarken “Tıpkı eski günlerde döşediğimiz gibi” diyordu.

 

Sayıları günümüzde oldukça azalan Siyular da diğer bütün Kızılderili kabileleri gibi çevreye çok duyarlı. Bir Kızılderili atasözü “kesmeden önce tütün ikram etmezsek, ormanın diğer bütün ağaçları gözyaşı döker” der.

 

Siyu kabilesi üyeleri, haklı olarak Dakota Access hattının bölgedeki su kaynaklarını ve kutsal toprakları kirleteceğini düşünüyorlar. Çünkü daha geçen ay Kanada'nın Saskatchewan bölgesinde arızalanan bir boru hattı nedeniyle, Kızılderililere ait topraklara 200 bin litre petrol döküldü. Kızılderililer ve çevreci gruplar bir süredir bölgedeki dondurucu soğuk havaya rağmen Dakota Access projesini protesto ediyorlar. Dünyanın süper gücüne kafa tutuyorlar yani. Bazı ünlü gazetecilerin, sinemacıların da protestolara destek verdiği ifade ediliyor.

 

Ancak Amerika saatiyle dün akşama kadar protestoların bitirilmesi uyarısı yapıldı. Gerçekten de akşam saatlerinde eylemciler gözaltına alındı. Kar yağışı sırasında altına sığındıkları derme çatma tahtalar ise ateşe verildi. 

 

Şimdi ne mi olacak? Yine bir Kızılderili atasözünün dediği gibi “son ağaç kesildiğinde, son nehir kuruduğunda, son balık öldüğünde beyaz adam, paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak”.


(23.02.2017'de Göreleden'de yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder