17 Ekim 2022 Pazartesi

YENİ BİR AÇILIM

 

YİNE BİR AÇILIM

Geçtiğimiz günlerde hükümet yeni bir açılım için düğmeye bastı. 2015 yılında biten bir açılım sürecinden sonra ikinci bir açılım nedir derseniz bu sefer de “alevi açılımı”

2015 yılına kadar süren açılımın yanlış olduğunu defalarca dile getirmiştik. Çadır mahkemelerini, gösterilen müsamahaları, sessizliğe bürünen bürokrasiyi, güzel şeyler olacak diye söylenen şarkılar dün gibi hafızalarımızda.

2015 yılına kadar devam eden açılım sürecinin sonunda ne kazandık derseniz, “ne mutlu Türk’üm diyene” sözünün gereksiz olduğunu çünkü hepimizin gürcü, çerkez, kürt, laz, tatar, arap vs olduğumuz, Türklüğe gerek olmadığı gibi beylik laflar normalleşti. MHP bile seçim şarkılarında Başbuğ’un kemiklerini sızlatırcasına “kürdü, lazı çerkezi” diyerek tuz biber ekecek gibi görünüyor. Yerleşim yerlerinin isimlerinin Türkçeden Kürtçeye evrilmesi normalleşti. Tabelalarda artık kürtçe isimler yazıyor. Belediye binalarında kürtçe isimlerin yazmasını milliyetçiler bile benimsemiş durumda. “olsun tabi, oradaki millet anlamıyor” diyen milliyetçiler türedi. Hamdolsun. Kürtçe dil kursları ve anadilde eğitim gibi kavramlar girdi mesela hayatımıza. Normalleştirdik. Hatta “eğitimde herkes kendi ana dilini kullansın” diyen ve bu söylemlerin normalleştiği sözde “eğitim sendikaları” bile gördük. Hamdolsun.

Tüm bunların dışında saymakla bitmeyecek normalleştirmeler yaşadık. Toplumumuzun son 30 yılda nereden nereye normalleştiğini Milli Kütüphane gazete arşivinden isteyen herkes öğrenebilir. Oradan bile değişimin korkunçluğunu anlayabiliriz. Ülkücüler bile “Ne mozaiği ulan” sözünden, şarkıda geçen kürdü, laz, çerkezi” sözlerine normalleştiler.

Peki yeni açılım nedir? Alevi açılımı! Kamuoyuna açıklanan, ya da medyada okuduğumuz kadarıyla yapılacak alevi açılımında şu ana kadar bize vurgulanan “cemevleri ibadethane statüsüne alınacak” sözü. Devlet eliyle cemevi yapılıp açılışı yapılacak. Hatta yapıldı bile.

Eğer açılımın merkezinde ve temelinde sadece buysa sanırım yeni bir enteresanlıkla karşı karşıyayız. Elbette Müslüman için her yer ibadethanedir. Buna kimsenin itirazı yok. Ancak ülkemizde alevi vatandaşlarımızın yaşadığı sorunları getirip “cemevi” gibi tek bir kelimeye sığdıracak ve kültür merkezi mi ibadethane mi gibi bir tartışmayla boşa zaman kaybederiz. Tehlikeli bir kapıyı da açmış oluruz.

Ülkemiz birçok tarikat ve cemaatin boy gösterdiği, taraftar kazanmaya çalıştığı, faaliyet düzenlediği bir yer. Bu nedenle mezhep tartışmaları sadece üzüntü ve acı veriyor diyebiliriz. Sonra da kırgınlıklar, dargınlıklar yıllarca düzelmiyor, yarası kabuk bağlamıyor bazı yaraların.  

Mezhepler üzerinden siyaset, açılım, rönesans, reform ne derseniz deyin pek hayra açılmayan bir kapı olarak, çok çeşitli örneklerle tarihte yazılı duruyor.

Yeni bir açılım yine bir açılım başka bazı şeyleri bize normalleştirmesin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder