9 Mayıs 2017 Salı

(12) Ankara Yazı

"Devleti yıkmakla suçlanan MHP'liler liderleri salona girdiğinde hep
birden ayağa kalkarak aynı devletin İstiklal Marşını okudular"
BBC Radyosu

Kemal Uzun'un yönettiği Ankara Yazı-Veda Mektubu filmini izledik. Gerçek bir dram. Çarpıcı bir hayat hikâyesi… Ülkücü Mustafa Pehlivanoğlu'nu ve daha doğrusu onun perişan ailesini anlatıyor.

Aynı zamanda 12 Eylül’ün “solcuya en ağır işkenceler, sağcıya en iyi muamelelerin çekildiği” bir dönem olduğunu sanan dinozor zihniyetlilere de bir tokat niteliğinde... Dört yıl önce, tiyatrocu –sanatçı demiyorum– Nedim Saban tam olarak bu ifadeyi kullandığında en iyi muamele idam mı oluyor diye sormuştum kendisine.

Mustafa Pehlivanoğlu ailesiyle Balgat'ta yaşayan Ankaralı bir genç...

Türkiye'de sıkıyönetim var… Seksen öncesi yıllar…

1978'de gerçekleşen bir kahvehane taranması olayının şüphelisi olarak "yargılandığı" davada idama mahkûm oluyor. Olayda kullanılmış silahlar yasa dışı sol bir grupta bulunmuştu. Fakat 12 Eylül ihtilalcileri defalarca bunu itiraf etti, aşırı sol örgüt üyesi Necdet Adalı'ya denge olsun diye 7 Ekim 1980'de haksız yere asılıyor Mustafa. Mekânı cennet olsun inşaallah.

Mustafa Pehlivanoğlu'nun ve onun gibi milliyetçi gençlerin bu süreçte gördüğü işkence ise Ankara Yazı-Veda Mektubunda canlandırılandan kat be kat daha fazla.

Hikâye sıcak bir Ramazan ayında başlıyor, bir telaş oruçlar açılıyor. Derken olaylar düğümleniyor, fakat bir türlü çözülmüyor o düğümler…

Güzel canlandırılmış. Ailenin, yaşanılan varoşun saflığına, çaresizliğine, yokluğa, perişanlığa, ışık tutulmuş. Adaletsizlik ve vicdansızlık işlenmiş.

Filmde Milliyetçi Hareketin temel ilkeleri ve sembolleri yok sayılmamış, bu elbette olumlu. Çünkü Türkiye'de edebiyatta, sinemada, tiyatroda ve diğer bütün güzel sanatlarda milliyetçiliğin yok sayıldığı bir gerçek.

Uzmanı olmasam da, gördüğüm kadarıyla teknik de çok başarılı. Söz gelimi kahvehane tarama sahnesi ürkütücü olmuş.

Acaba bir takım sahneler aradan geçen 36 koca yılda doğanlar için yeterince açık değil mi yoksa yeni kuşakları araştırmaya mı sevk eder orası tartışılır. İzleyen gençlere sormalı.

Bazı seyircilerin gözleri haklı olarak perdede ağabey ve yengeyi de aradı. Fakat zorunlu olarak hikâyenin daha önemli kısımları bu 97 dakikaya sığdırılabilmiş denilebilir.

Ben asıl ihtilalden sonra Mehmet Reis (ocak başkanı) neden tutuklanmadı onu anlamadım. Bir açıklaması vardır elbet.

Ankara Yazı kuşkusuz, son yıllarda izlenecek en etkileyici filmlerden biri. TRT yapımı üstelik. Yarım kalan bir sevda, kaleme alınmamış bazı detaylar, saklı kalmış yaralar, pek dile gelmemiş çileler, konuşulmayan acılar canlandırılmış.

Çünkü bilirsiniz hafif acılar konuşabiliyorken büyük acılar sessizdir.


İndir

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder