24 Aralık 2017 Pazar

(23) Sorumlulukları ve Sorunları Açısından Çevirmenler

Çevirinin bir bilim olarak ele alınması ancak 20. yüzyılın ikinci yarısında mümkün oldu. Kısaca çevirinin geçmişine göz atalım. Çeviriye en çok kutsal kitaplar ve diğer dini metinler konu olmuş diyebiliriz. Çevirinin belki de tarih öncesinden gelen bir kavram olmasına karşın ilk olarak Abbasilerde, kısa bir süre sonra da Bizans'ta kurumsal anlamda çeviriler yapıldığı kabul edilmektedir.

Araştırmacılar ilk kurumsal çevirilerin tıp, felsefe, mantık, matematik, astronomi alanlarında yapıldığını bildirmektedirler[*].
Kendisini "Türkiyye" olarak tanımlayan, tarihte isminde Türk kelimesi geçen ikinci Devlet olan Memluklar ile Anadolu Selçukluları çeviri kurumuna büyük bir önem vermişlerdi. Hatta Memluk Hükümdarı 1. Baybars'ın (Beybarıs) 1273 yılında çevirmenlerin yemin etmesi kuralını getirdiği bilinmektedir. Günümüzde sık rastladığımız yeminli tercüman ifadesi o dönemlerden geliyor.
* * *
Ne var ki, Osmanlı Devletinde çeviriye gereken önem verilmemişti. Bu durum siyasi konularda ciddi sorunlara yol açtı. Cumhuriyet döneminde özellikle Dil İnkılâbını yapmamız ve Türk Dil Kurumunun kuruluşu çevirmenler açısından yararlı ve verimli oldu. Belki abartılı bulabilirsiniz ama Radikal Gazetesinin bir haberine göre Ülkemizde yayınlanan kitapların yarısını çeviriler oluşturuyor.
Türk Dil Kurumunun eski dildeki tercümana karşılık olarak önermekte olduğu çevirmen ve dilmaç kelimelerinden çevirmen daha yaygın kullanılıyor. Yalnız mütercim ve tercüman ayrımı sessiz sedasız kayboluyor. Bilindiği gibi mütercim yazılı metinleri çevirirken tercüman sözlü çeviri yapıyordu. Ayrıca pek bilinmeyen "anlık çeviri" karşılığı önerilmesine karşın günümüzde yabancı "simultane çeviri" terimi yaygınlaşmaktadır.
Belgegeçer (faks), e-posta ve sosyal medya gibi teknolojiler çevirmenlere yaşadıkları yere bağlı olmaksızın, farklı bir yerleşim birimindeki insanlarla çalışabilme imkânı vermiştir. Böylece çeviri bilimi terminolojisine tele-çeviri terimi eklenmiştir.
* * *
5187 Sayılı Kanunun 2. maddesinde eser sahibi olarak tanımlanan çevirmenlerin birçok yasal sorumluluğu bulunmaktadır. Buna göre basın özgürlüğünü sınırlayan bütün ilkeler aynı zamanda çevirmenleri de bağlamaktadır.
Çevirmen çeviriye yorum katamaz. Bir belgenin orijinalinden başka bir ifadeye yer veremez. Yeminli çevirmenler bu ilkeleri bir yemin belgesi ile tespit ederler.
Ayrıca yeni terimlerin Türkçemizin kurallarına göre kullanımları (usage) ve yabancı terimlerin Türkçemizi istila etmesini önleme konusunda çevirmenlerin büyük sorumlulukları da vardır. Mesleki nedenlerden ötürü yabancı terim kullanılma zorunluluğu olsa dahi, çevirmenler okuyucuya Türkçe terim kullanma olanağının da bulunduğunu hatırlatmalı. Metnin konusu tıp olsa bile. Bu da Türkçeyi iyi bilmekten geçiyor.
Çevirmenin Türkçeyi güzel konuşması ve güzel yazması gerekli ancak yeterli değil. En azından Türkçenin kuralları konusunda iki çift laf edebilecek kadar bilgisi olmalıdır. Türkçenin yapı bilgisi (morfoloji), ses bilgisi (fonetik), köken bilgisi (etimoloji), anlam bilgisi (semantik) ve söz diziminin (sentaks) temel kavramlarını bilmelidir. Yaklaşık 220 milyon kişi tarafından anadil olarak konuşulan Türkçe'nin dünyanın en önemli dillerinden biri olduğunun bilincinde olmalı, Türkçe'nin tarihi dönemleri hakkında genel bilgi sahibi olmalıdır.
Çevirmen çevirinin "çeviri kokması"na izin vermemelidir. Özellikle hedef dil Türkçe'yse. Bazı örnekler:
- Türkçemizdeki "ki" bağlacı Fransızcanın "qui" bağlacı gibi kullanılmamalı, bileşik cümle olanağından yararlanılmalı,
- "Sanırım", "korkarım", "umarım", "üzgünüm" gibi hilkat garibelerinden vazgeçilmeli, bunların yerine "ne yazık ki", "maalesef", "-den endişe ediyorum", "düşünüyorum", "galiba" gibi tabirler kullanılmaya çalışılmalı,
- Türkçemizde sıfatlar ek almaksızın zarf görevi üstlenebilirler, gereksiz ek kullanılmamalı, yani sıfatların sonuna çok gerekmedikçe -ce eki ya da Fransızca'dan bozma uyduruk -man eki getirilmemeli,
- Batı dillerindeki tekil çoğul uyumu kurallarını iyi bilen çevirmenler Türkçemizdeki tekillik ve çoğulluk uyumu kurallarını da çok iyi öğrenmeliler, bu hususun dillere göre farklılık göstereceği göz ardı edilmemeli,
- Özellikle yazılı çeviride imla kurallarının noktalama işaretlerinin kullanımının dillere göre değişebileceği unutulmamalı,
- Türkçemizin kendine özgü söz dizimini ihlal etmek en büyük hatadır, asla taviz verilmemelidir: Özne + Tümleç + Yüklem.
* * *
Bunun yanında toplumun da çevirmenlere karşı sorumlukları var. Söz gelimi. Hürriyet yazarı Doğan Hızlan'a elektronik mektup yazan bir okur bir soruna dikkat çekmiş. Okur, haklı olarak kitap eleştirilerinde çevirmenlerin adlarından söz edilmemesinin emeğe saygısızlık olduğunu hatırlatmış. Hızlan bu uyarıyı bütün ilgilerin dikkate almalarını istiyor.
Ancak ne yazık ki, çevirmenlerin sorunları bunlardan ibaret değil. Çevirmenlerin önemli bir bölümü geç ödenen ücretlerden, tatil hakkına sahip olamamaktan, genellikle yurt dışı kaynaklı siber-dolandırıcılıktan şikâyetçi. Gece çalışmak zorunda kalan çevirmenlerin sosyal ilişkileri bozulabiliyor. Sağlık sorunları da var. Gelecekte yaygınlaşacağı düşünülen tele-çevirinin saat farkı dolayısıyla başta uyku bozukluğu olmak üzere birçok sorunu beraberinde getireceğinden endişe ediliyor. Bilhassa sosyal güvenlikleri olmayan çevirmenlerde KTS (karpal tünel sendromu), kireçlenme, göz kuruluğu (körlüğe yol açabilir), beslenme/sindirim bozuklukları, duruş (postür) bozukluğu gibi meslek hastalıklarındaki artış göze çarpıyor.
Aslında bunlar sadece fiziksel olanlar. Ruhsal olanlara şimdilik girmeyelim.
İlave Okuma Tizimi:
1) Funda Karabacak (Editör), Çeviri Kitabı.
2) Sezai Balcı, Babıâli Tercüme Odası.
3) Carter Vaughn Findley, "The Foundation of The Ottoman Foreign Ministry: The Beginnings of Bureaucratic Reform Under Selîm III and Mahmûd II".
4) Ümit Yakup Dural, "Profesyonel Çevirmenlik Üzerine" (Kişisel blog yayını).
5) Hüseyin Ersoy, Mehmet Cem Odacıoğlu, "Türkiye’de Serbest Çevirmenlerin Karşılaştıkları Sorunlar, Bu Sorunların Etkileri ve Öneriler".
6) Doğan Hızlan, "Çevirmenleri İhmal Ediyoruz".


Notlar:
[*] Sezai Balcı, Osmanlı Devletinde Tercümanlık ve Bab-ı Ali Tercüme Odası, Yüksek Lisans Tezi, 2006, s. 7.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder