18 Mart 2021 Perşembe

Kutuplaşmaların, Irkçılığın, Cinsiyetçiliğin iyice gün ışığına çıktığı pandemi süreci

Dünyayı alt-üst eden bir durum içerisindeyiz. Sosyal ilişkileri, üretimi, günlük yaşamı, ticareti, kamusal yapıyı büyük ölçüde etkileyen bir salgın süreci. Büyük dönüşümlerin ve kırılganlığın önemli bir kısmının arkasında salgınlar ve afetler bulunur. Salgının oluşturduğu sorunların çözümü de sosyal yapının kendisini yeniden kurma kapasitesinde saklıdır. Bu krizle birlikte toplumsal yapıların aslında zaten farkında olduğumuz bir çok kırılganlığın yeniden ve daha belli kalıplarıyla açık bir biçimde fark ettik. Bir anda beklenmedik bir salgınla karşılaştık. Bugünler geçecek toplum tekrar eden yeni bir rutin oluşturacak. Yaşadığımız şu süreç toplumu dönüştürüyor şimdi ise her zamankinden daha fazla yeniden yenilenmiş sosyolojiye ihtiyacımız var. Öne çıkan bazı devletlerde sınıfsal ayrıcalıklar bugünlerde daha ön planda virüsün ayrım yapmaması hepimizi daha da kırılgan yaptı yaşadığımız konuma, çalıştığımız işe, yaşa, sınıflara, cinsiyete ve ten renginin farklılığına göre salgın ile aramızdaki yakınlık belirginleşti. Ve bu yüzden şu süreçte bütünleşmeliyiz. Amerika'da sosyoekonomik eşitsizlikten ırk ve yoksulluğun birleştiği ve dolayısıyla ölen kişilerin sayısının en fazla siyahi olması örnek gösterilebilir. İnsanlar biyolojik olarak hastalıklara eşit açıklıkta olmadığı gibi nedenlerle de eşit değil. Evde kalmak sabit gelirli ve orta sınıflar için mantıklı olsa da günlük çalışan alt sınıf kesimin dışarıya çıkmaya mahkum olmasına yol açıyor. Evde kalmak virüsün yayılımını yavaşlatsa da bazıları için seçenek bile olmadı. Ancak iktisadi eşitsizliğin etkisi bununla sınırlı değil. Sosyoekonomik etkenlerin doğrudan salgının konusu olan hastalıkla ilgili yıkıcı etkileri var. Koronavirüs salgını büyük krizlerin sosyal yapıda alt tabakada yer alanların yükünü arttırdığını ve şiddet, suç, intihar gibi davranışları da büyük ölçüde etkiledi. Normal şartlarda sağlık hizmetine erişimi sınırlı olan veya nitelikli olmayan yoksul nüfus salgın sürecinde en savunmasız kesimi oluşturuyor. Eşitsizlik sorunun aşılabilmesi için aslında öncelikle eşitsizlik oluşumunun kaynağını farkında olmak gerekiyor. Ayrıca salgından ziyade eşitsizliklerin durduğunu ve eşitsizliklerin salgından daha kapsamlı sorunlar oluşturduğunu da görmek durumundayız. Salgın bir kaç ay içinde dengelenecek ama sosyal eşitsizliklere çare bulunmazsa toplumu en derinden sarsan sonuçlar ortaya çıkmaya devam edecek. Salgın bazı şeyleri görmek ve yapısal çözüm üretmek açısından son derece önemli veriler sunması bakımından fırsat olabilir. Kriz zamanlarının en can yakan örneklerini gördüğümüz salgın hastalık süreci kişinin kendi varoluşunu sorguladığı bir zamanda ilişkilerimizi en aza indirmeye çalışsak bile salgının olduğu zamanda yaptığımız tüm eylemlerin sonuçları katlanarak sonuçlanacak. Hiçbir önlem almayarak salgına karşı duyarsız tavır içerisinde olan kişinin kendi sağlığına ve yaşamına dair bir umursamazlık içinde iken; kendisinden başkasına yönelik ahlaki bir sorumsuzluk olarak görebiliriz. Alınmayan tedbir kişinin kendi bireysel yaşamından çok daha ötesini etkilemektedir. Çünkü hepimiz aynı gemideyiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder