3 Kasım 2025 Pazartesi

Okuduklarım

 Robert Hillman, Hayalperest (Çeviri: Berke Erişen)

Aslında kitabın orijinal ismi The Boy in the Green Suit: An Innocent Abroad in the Middle East. Son derece masum… Hayalperest ismi Türkçe çeviriye özgü. Ama iyi akıl edilmiş. Herkesin bu tip hayalperest tanıdıkları olmuştur. Böyle bir tip kolayca her şeyin üstesinden geleceğine inanır. Kahramanımız Bobby tam da böyle birisi. Hem de yalnızca 16 yaşında Avustralyalı bir çocuk. Bir diğer ilginç detay kitabın bir bölümünün 60'lı yıllar Türkiyesinde geçmesi. Özellikle sıcak ve içten anlatımı dolayısıyla beş üzerinden dört verdim.

Sebahattin Ali, Kürk Mantolu Madonna

Listemdeki çeviri olmayan kitaplardan birincisi. Yazılalı 73 yıl olmuş. Fakat hala milyonlarca basılıyor. Bunun en önemli nedenlerinden birisi yazarın Raif Efendi'nin kişilik özelliklerini vermedeki üstün başarısı. Birçoklarının onda kendisinden bir şey bulması. Bu kadar çok okunmasının başka bir nedeni ise şu olabilir: Bazı kitaplar vardır, dokunaklı, duygusal ağlatan kitaplar dersiniz. Bu kitabı öyle algılamanızı istemem. Daha öte. Öyle bir yere geliyorsunuz, ilerlemek ne mümkün? Yüreğinize inecek sanıyorsunuz. Boğazınızda şiddetli bir ağrı başlıyor. Kürk Mantolu Madonna adeta sizi anafilaktik şoka sokuyor. Öyle böyle değil… Dört verdim.

Paulo Coelho, Simyacı, (Çeviri: Özdemir İnce)

Simyacı'ya üç verdim. Özdemir İnce belki de yaşayan en iyi çevirmenlerden birisi. Fakat hani o "uydurukça" dediğimiz dilimizin yapısıyla çok uyuşmayan "sözcük"ler var ya, kitapta bunlardan var ve biraz yapaylık katıyor. Fakat yine de akıcı ve sürükleyici. Dürüstlük ve saflık duyguları aşılayan masalsı bir kitap. Hacmi küçük, 166 sayfa. Başlarsanız kısa sürede bitirebilirsiniz.

Cengiz Aytmatov, Beyaz Gemi (Çeviri: Refik Özdek)

Aytmatov'un ilk yayınlanan romanı. Diğer bütün romanları gibi lirik. Duru anlatımı, etkileyici tasvirleri sizi alıp Türkistan ormanlarına götürüyor. Çok az eser bir çocuğun duygu dünyasını ve bilinçaltını bu kadar başarılı bir şekilde yansıtabilir. Daha önce Cengiz Aytmatov'un Cemile ve Elveda Gülsarı eserlerini okumuştum. Aytmatov özellikle köy yaşamını çok başarılı bir şekilde aktarıyor.  Bazı bölümler bana Yüz Yıllık Yalnızlık'ı anımsattı. Hemen hemen aynı dönemde uzak coğrafyalarda yazılan eserler. Ama Beyaz Gemi daha sade ve samimi. Okumanızı tavsiye ederim, dört verdim.

Ruth Rendell, Parola Mandarin (Çeviri: Esra Öztemir)

Ruth Rendell polisiyenin büyük ustalarından birisi. Parola: Mandarin de onun Müfettiş Wexford serisinin 12. kitabı. Pek sürprizli olmaması bana sürpriz oldu. Sizi biraz Çin'de gezdiriyor önce. Sonra İngiltere'ye geri dönüyorsunuz. Özellikle bu türe meraklıysanız, okunabilir derim. İki verdim.

Gwen Cooper, Sevgi Bağı (Çeviri: Asena Balcıoğulları)

Baştan söyleyeyim, genetik olarak insanların yalnızca %11'i kedisevermiş. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de bir kedisevermiş. Kitabın yemekten önce (öğle yemeği) birazını okumak istemiştim, inanır mısınız bitti? Gwen Cooper Sevgi Bağı'nın merkezine görme engelli kedisi Homeros'u koymak istiyor. Homeros onun üç kedisinden birisi. Daha kitabın başında Cooper'ın diğer kedilerinden birisi, Scarlet özellikle ilgimi çekti. Belki tekir olduğu için. Sonraki sayfalarda hep onun adını arar oldum. Kitapta önemli bir olay daha gelişiyor. Biliyorsunuz 11 Eylül 2001 saldırısı tarihin akışını değiştirdi. Bu konuda birinci ağızdan bir şahitlik okumak isterseniz Sevgi Bağı'nı kaçırmayın. Dediğim gibi neredeyse hiç ara vermeden bitirdim. Bir ara 3-5 dakikalığına internetten Cooper ve Homeros'un bir videosunu izledim. Yazarın gözlerinde gördüğüm sanatçıdan çok satıcı diyebileceğim kapitalistik parıltının hayal kırıklığı biraz hızımı kestiyse de kitabı dört saatte okudum. Bilhassa kediseverseniz okuyun diyor ve beş üzerinden beş veriyorum.

George Shaffner, Matematikte Başarıyı Yakalamak (Çeviri: Melih Üzmez)

Dizgi, noktalama, imla kuralları ve çeviri korkunç. İnanılmaz bir şekilde dikkatiniz dağılabilir. İçeriğe gelince bazı bölümlerde kapitalizm yüceltilirken, bazı bölümlerde küçümseniyor. Matematik daha doğrusu aritmetik bir araç olarak ele alınıyor. Fakat inanın, imla kurallarına uyulmaması gerçekten çok rahatsız edici. Eğer matematik ve aritmetikte kim ne çeviriyorsa ben bir kontrol edeyim gibi bir derdiniz yoksa okumayın. Bir verdim.

Graham Phillips, On Emir (Gülçin Konuk)  

Güzel bir macera kitabı. On emir sandığının peşinde geçiyor. Kişisel sitesinden de anlaşıldığı üzere Philips ezoterik dünyalara pek meraklı. Kitapta çok enteresan bilgiler var. Bu bilgilerin bir kısmı da kutsal kâse hakkında. Dolayısıyla Graham Philips'in de yazdığı gibi Indiana Jones (Steven Spielberg) serisini seyretmenizde fayda var. Bilindiği gibi Indiana Jones'in 1. ve Sean Connery'nin de oynadığı 3. filmleri sırasıyla on emir sandığı ve kutsal kâse hakkında. Serinin diğer filmleri de güzel. En iyisi seyretmediyseniz bütün filmleri seyredin, en azından 1. ve 3. filmlere bakın. Kitap çok daha zevkli hale gelecektir. On Emir'in eksiklerine gelince, yazar Anka'yı Yunanlılara ait sanıyor. Oysa hemen hemen her kültürde olan bir şey. Kimisi Simurg, kimisi, Feniks, kimisi Kaknüs diyor. Daha bir sürü ismi var. Biz Türkler Tuğrul diyoruz. Moğollar da bizim gibi Tuğrul der. Bir başka eksik yön, Selahaddin Eyyubi'yi Arap sanıyor. Bu hata genellikle Şeref Han tarafından Şerefname isimli eserde yapılan tahrifattan kaynaklandı. Buna benzer eserlerde dönemin bütün hükümdarları "Seyit" ilan edilmektedir. Oysa Selahaddin Eyyubi öz be öz Türktür. Tıpkı bir kardeşinin adının öz be öz Türkçe Börü (Kurt) olması gibi. Ayrıca Selahaddin'in yeğenlerinden birinin adı Atsız'dır. Sonuç olarak On Emir güzel bir eser. Efsanelere meraklı olanlara özellikle önerebilirim. Ancak daha fazla veremiyorum, iki puan verdim.

Cezmi Ersöz, Hiçbir Şey Senden Eski Değil

Listemi Türkçe bir eserle bitiriyorum. Ersöz'ü o bölücü gazetede yazıları çıktığı için aldatılmış ve kandırılmış kabul ediyor ve kitabına bir veriyorum. Bir de yazıları çok büyük. Sanki ilkokul kitabı. Bazı dokunaklı cümleler var, yalan değil. En ilginç yeri ise, bir cenaze töreninde iki sol grup birbirine silah sıkmaya başlıyor. Olay 80 öncesinde gerçekleşiyor. Yani Cezmi Ersöz'ü bunlar daha 80 öncesinden aldatmaya ve kandırmaya başlamış. İki taraf da cenazeyi bizden diye sahiplenmeye çalışıyor. Ersöz'ün yazdığına göre sonradan anlaşılıyor ki, tabuttaki aslında kimsesiz gariban bir tombalacının cenazesi. Ne Lenin'den ne Mao'dan haberi var. Kurgu da olabilir, ama buna benzer sol şiddete ben de birkaç kez tanık oldum. Birisinin yolda kazara ayağı kaysa, ilgisi olsa da olmasa da hemen "faşikler arkadaşımıza saldırdı, sivil polis vurdu, katletti!". Arslan Tekin'in dünkü yazısında bahsettiği gibi her biri Stalin'in Türkiye şubesi. Günümüzde bu ihaleyi genelde PKK kazanıyor. Adam kalpten mi gitti, trafik kazasından mı gitti, hiç fark etmez onlar için. Hemen tabutun üstüne o malum paçavrayı atıyorlar.

Qaisra Shahraz, Tayfun (Çeviri: Deniz Arslan)

Qaisra Shahraz Pakistan edebiyatının güçlü bir kalemi. Köyde geçen romandaki erkek karakterler çok donuk. İyi de değil kötü de. Fakat kadın karakterlerin bilinçaltları didik didik. Belki kadınların okumasına yönelik mi diye düşündüğüm oldu. Hareketli bazı bölümlerde zaman fazla uzun süreliğine donduruluyor. Mesela çalınan kapı açılana kadar yazar konuyu uzun satırlarla derinleştiriyor, daha sonra kapıyı açtırıyor. Okumayı düşünürseniz, bize uzak bir coğrafyadaki Müslümanlık kültürünün farklılıklarına dikkat kesilmenizi tavsiye ederim. Sürükleyici, okurken sıkılmadım. Üç verdim.

Gabriel Garcia Marquez, Benim Hüzünlü Orospularım (Çeviri: İnci Kut)

Biraz Kolombiya'ya gidelim. Marquez'in daha önce Yüz Yıllık Yalnızlık'ını okumuştum. Çok beğenmiştim, dört vermiştim. Bu esere de dört verdim. Yüz Yıllık Yalnızlık'tan daha güzel olduğunu söyleyebilirim. Biraz sürrealist. Çeviri de çok hoşuma gitti. Büyük usta Marquez'in çok önemli bir eseri. Okuyun derim.

Gregory David Roberts, Shantaram (Çeviri: Banu T. Öğüdücü)

Asya'ya geri dönelim. Avustralyalı Gregory David Roberts'ın Hindistan'da yaşadığı tamamen gerçek maceralar. İlk olarak 2003'te yayınlanmış. Birçok ülkede milyonlarca okur tarafından okunmuş. Hala popüler. Bilgilendirici de. Çok güzel bir kitap. Fakat ne yazık ki baskı, çeviri ve redaksiyon sorunu var. Harf hataları bir hayli fazla. Çeviri hataları gülümsetiyor. Uyuşturucu gibi mevzulara çeviride özen gösterilmeli. Belki bu konulardan dolayı puan kırmış olabilirim. Üç verdim.

Bua Boonmee, Bangkok Güzeli (Çeviri: Ebru Sürmeli)

Tam bir kitap sayılmaz. Belki yazarı da gerçek bir yazar olmayabilir. Rahatsız edici. Batılı ülkelerin vatandaşlarının Asyalıları sömürüsü anlatılmış. İki verdim.

Faruk Sönmezoğlu, Uluslararası İlişkiler Sözlüğü

Bazı maddelerini okudum. Zaten sözlük tamamen okunmaz. Faruk Sönmezoğlu aslında derleyen. Deniz Ülke Arıboğan, Y. Gökalp Yıldız ve Beril Dedeoğlu tarafından hazırlanmış. Sözlükte aradığım ilk madde "idealizm"di. Bulamamıştım. Sonra tesadüfen bu sene acaba yeni baskısı çıktı mı diye Kitapyurdu sitesine girdim. Direkt karşıma "idealizmin tanımı ve hakkında bilgi verilmeyen uluslararası ilişkiler sözlüğü" yorumu çıktı. Yine de üç verdim.

Pavel Kohout, Dul Kasabı (Çeviri: Ali Özdamar)

Çek yazar Kohout'un orijinal adı Hvezdna  Hodina Vrahu olan eseri. Kohout belki de yaşayan en büyük Çek yazar. Aynı zamanda Prag Baharının sözcülerinden. Charta 77'yi (77 Bildirgesi) hazırlayan birkaç kalemden biri. Hatta bu yüzden 1979'da vatandaşlıktan çıkarılmış. Dul Kasabı'nı yeni bir türde yazmış: politik polisiye. Oldukça yeni ve güzel bir tür. Kitap önce Çekçe'den Almanca'ya, sonra Almanca'dan Türkçe'ye çevrilmiş. Sıkıntılı bir durum. Bu yüzden zor anlaşılan yerleri var. Fakat Türkiye'de oldukça popüler. Yüksek tempo ve gerilim dikkat çekiyor. Sahneler biraz fazla çabuk değişiyor. Beş on satırlık bir tasvirden sonra başka bir mekana geçiliyor. Okuyucuyu yorabiliyor. Beş üzerinden üç verdim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder