2 Mayıs 2014 Cuma

(3) Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok

1918’in 30 Ekiminde imzalanan Mondros Mütarekesinin 7. maddesi çok tehlikeliydi.

‘Anlaşma devletleri güvenliklerini tehdit edecek bir durum ortaya çıktığında istedikleri stratejik bir bölgeyi işgal edebileceklerdi.’

Tam bir imha planı…

Daha dün Türk Milletini boğazlamaya teşebbüs edenler Avrupa Birliğini kurdular. Biz de birliğe egemenliğimizin yarısını devretmek için her şeyi yapmaya hazırız.

Bu arada gün geçmiyor ki, batının yeni bir pisliği su yüzüne çıkmasın.

Rahip Bartolome de Las Casas, 1542’de yazdığı eserinde Kuzey Amerika insanlarının nasıl, kulakları burunları kesilerek diri diri ızgaralarda pişirildiğini anlatmış[1]. Casas’ın tanık oldukları yalnızca başlangıçtı.

Abraham Lincoln.

Beş doların üzerinde resmi var…

Köleliği kaldırmış. Pek hayırla yâd edilir.

Ama siyasi kariyerini Kızılderili katliamına borçlu.

Yalnızca 1830’da yüz bin Kızılderili’nin kanına giren adam.

***


Matematik Bilimini büyük buhrandan kurtarıp alan filozof Bertrant Russel’ın en insaflı batılılardan biri olduğu düşünülebilir.

Hayatı boyunca haksızlıkla mücadele ettiği söylenir.

Savaş karşıtıymış.

Vietnam saldırısına karşıymış.

Bu yüzden üniversitedeki işine son verilmiş. Hapse mahkûm olmuş.
Yalnız Russel petrolün batı medeniyetinin hakkı olduğuna da inanıyor.

Savaş karşıtı filozof, 72 milyon insanın hayatını kaybettiği ikinci dünya savaşının haklı olduğunu söylüyor[2]. ‘Kuzey Amerika’nın beyazlarca işgali hukuki hiçbir dayanağı olmamakla birlikte iyi olmuştur’ diyebiliyor[3]. İyi olmuş dediği şey 300 senede 80 milyon insanın katledilmesi.
24 Nisan’ı sözde Ermeni soykırımını anma günü kabul eden Québec bile aslında Kızılderili toplu mezarları ile meşhur…

El-kaide liderinin infaz edildiği operasyona Geronimo kodu verilmişti.

Geronimo 1829-1909 yılları arasında yaşamış bir Kızılderili özgürlük savaşçısı. O gün bugündür bütün düşmanlara Geronimo deniyor galiba…

Amerika’da ateşli silahların evcil hayvanlara ve insanlara karşı kullanılmasını yasaklayan fakat Kızılderililere karşı kullanılmasını serbest bırakan yasa bile çıkarılmıştı.
Kızılderili’nin ancak vahşi hayvan kadar yaşama hakkı var.

Emperyalistin güvenliği yaşama hakkı ve bütün insan haklarının üzerinde.

Mondros Mütarekesinin 7. maddesinde olduğu gibi…

Savaş Bakanı Winston Churchill’in meşhur ‘bir damla petrol bir damla kandan değerlidir’ sözünü bu dönemde söylemiş olması manidar. Bu kan elbette mazlum milletlerin kanı. ‘Enerji güvenliği (energy security)’ dedikleri bu olsa gerek.

***


Batıda 500 yıl evvel hâkim olan anlayış günümüzde de devam ediyor.

Birkaç örnek:
  • Holywood Sinemasında biryandan siyah ırka karşı yürütülen soykırım eleştirilmekte/öz eleştirilmekte, diğer yandan doğu milletlerine mensup insanlar hastalıklı ve topluma zararlı gösterilmekte. Örneğin Darabont’un 1999’da çektiği Yeşil Yol (Green Mile).
  • İngiliz hükümeti, organ bağışı yaparken Asyalılara verilmemesinin şart koşulmasını hoş görmekte.
  • Bölücü örgüte yaptığı yardımlarla hatırlanacak olan Yeşiller Partisinin yönettiği Almanya, Almanca konuşmayanı hastanelerde tedavi bile etmemektedir.
  • Son olarak Vietnam’da çeşit çeşit vergiler uydurarak pirinç tarlalarına, madenlere el koyup sadece açlıktan iki milyon insan öldürenlerin ‘ne işi var Libya’da?’
Yoksa oraya da mı sözde Ermeni soykırımı anıtı dikecekler?



[1] Bartolome de Las Casas, Kızılderili Katliamı, çeviren Ömer Faruk Birpınar, 2005.
[2] Bertrant Russel, Dünya Görüşüm, çeviren Cenap Yılmaz, 1970, s. 25.
[3] Bertrant Russel, aynı kitap, s. 23


İndir

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder