KSİ Öğleden Önce 04:30
Türkiye yaz saatiyle GMT+6 dilimindeki Kırgız Cumhuriyeti saati arasında 3 saat fark var. Gecenin en karanlık olduğu an, tan atımının da en yakın olduğu an. Bu hızla gidersek yakındır, tan atacak yüce Tanrı Dağından.
Işık doğudan yükselecek. Mehmet Kurtuluş'un Ayaz'ı oynadığı, güzel de oynadığı 2020 Belçika yapımı bilim kurgu dizisi Into the Night'taki rotanın ters tarafındayız. Ayaz'ın "hayatta kaldığım için özür dileyecek değilim" dediği dizi, ölümcül etkisinden dolayı güneşten kaçanların hikayesini anlatıyor. Güneşi doğduğu yerde karşılamak gerek. Türkiye saatiyle öğleden önce 02:00... O hızla gitmeye devam ediyoruz, yüce Tanrı Dağından tan atıyor.KSİ Öğleden Önce 06:00
Kırgız Cumhuriyeti hava sahasına girmiş bulunuyoruz. Resmi girişimiz pasaport kontrolünden sonra olacak. Hızla yükselen güneş kumulları parlatmaya başladı. Kuzeydoğu-güneybatı yönlü kumulların rengi kara. Rüzgar aralara kırmızı kumlar akıtmış. O bakımdan Garagum çölünün (Türkmence) tarifine daha çok uyuyor. Kumul fotolarından birisi aşağıda. Mesafe fazla olduğu için büyüterek bakmak gerekiyor.
Çıplak araziden sonra bitki örtüsünün başlaması uzun sürmedi ki yüce Tanrı Dağı sırtlarına inmek üzere alçalmaya başladık. Böylece yeni günün havasının ne kadar kapalı olduğu ortaya çıktı. Sabahın ilk saatlerinde yağmış yağmur ve kasvetli hava altımızda kalmıştı. Sanki kötü bir iniş yapacakmışız gibi bize uzun uzun tahliye protokolünü açıkladılar. İyi bir iniş yapamadık. Lastiklerimiz zeminde epey patırandıktan sonra pisti kavrayabildi. Sinemada Chuck Norris'in oynadığı filmi izlemiştim, film bitince seyircilerin Vietnamlıları perişan eden ABD'yi bir güzel alkışlamasına şaşırmıştım. Kaptanımızın yolu kavramasını alkışlayan yolcular bana o günü hatırlattı. Demek ki algılar açılmış, kemerini bağlayıp gözlerini kaparak uykuya dalmamışlar yanımdaki Çinli gibi. Eskiden biz Fatsa civarındaki karayollarında öyle cin gibi olurduk. Araçlar neredeyse üçte giderdi. Yok vites değil, kilometre olarak yani. Otobüsümün kaptanı "tamam ya" falan olmuş, kamyonu geçmeye karar vermiş, daha kafasını göstermeden karşı yönden gelen ikinci kamyon belirmişti. Üç araç aynı anda Fatsa virajlarını acı fren sesleriyle inletmişlerdi.
Manas havaalanında ilerlerken uçak modundan çıkmamıza izin verildi. Kolumdaki saat anında üç saat doğuya attı bizi.
KSİ Öğleden Önce 07:30
Devam edecek.
KSİ Öğleden Önce 8:30
Bizim havalanlarından biliyorum, döviz oldukça fazla. O yüzden havaalanında yalnız 4500 KGS aldım: 1 USD=84 KGS. Gimnaziya 9'a giden Marşrutkaya doğru yönelmiştim. Martruşka daha çok Ruslarda yaygın olan toplu taşıma minibüsleri. Plan değişti Hamid'in taksisiyle Alatoo (Aladağ) Meydanına gitmek üzere yola çıktık. Hamid "ben Ahıska Türküyüm diyor". Radyodan Rusça haberleri dinliyoruz. Hamid'e hangi caddelerin hangi sokakları kestiğinden bahsediyorum. Beğendiği restoranı tavsiye ediyor, yerini tarif ediyor. Yarısını ben tarif ediyorum. "Çok oldu mu en son geleli" diyor. "Ülkeyi ilk defa ziyaret ediyorum" diyorum. Harita hep aklımda kalmış. Kutsal Türkistan topraklarında Bişkek içlerine doğru yolculuğumuz devam etti.
Nüfusu 900 binin üzerinde olan Bişkek Batı Türkistan'da, Taşkent, Almatı, Aşkabat ve Astana'dan sonra geliyor. Kent 1852 yılında Hokand Hanlığı tarafından Bişpek adıyla kurulmuş. 1925'te Kara Kırgız Özerk Bölgesinin merkezi yapılmış. Bir dönem işgalci Rus generali Frunze'nin adını alan kent bağımsızlıktan sonra Bişkek adına kavuşmuş. Kent günümüzde aşırı göç alıyor.
Manas heykelinin önünde 600 som ödediğim Hamid'le vedalaştık. Manas anıtının arkasındaki yapı 1970'li yıllardan kalma. Anıtın önünde 24 saat iki asker nöbet bekliyor. Çocukları büyük ilgi gösterdiği nöbet değişiminin ilginç görüntüleri aşağıda. Yarın güneşli havada çekeceğim fotoğrafları yayınlayacağım. Çingiz Aytmatov heykeli ile Manas heykeli karşılıklı birbirine bakıyorlar. İki anıtın arasında Ala-Too (Aladağ) meydanı var. Kırgızlar yüce Tanrı dağına Ala-Too diyor. Meydan büyük konserlerin verildiği gözde bir mekân.
Bir Kırgız gençle Rusça konuşmaya gayret ederek Çüy Caddesinden Jibek Joluna (yoluna) geçiş için bir kestirme tarifi aldım. Büyük meşe parkını geçtim. Park yalnız meşe dolu. Park bayağı bayağı büyük. Bişkek'in en yeşil başkent olduğunu duymuş olabilirsiniz. Yarıkurak bir yörede kurulmuş olmasına rağmen Bişkek "yeşil" bir kent olarak değerlendiriliyor (Hoffman, 2011). Kentte kişi başına düşen yeşil alan inanılmaz yüksek, tam 100 m2'dir (Özey, 2018).
İngilizcesi oak park diye geçtiği için meşe parkı diyorum ama bir İstanbullu tüccara bahsettim anlamadı. Kırgızca ismini bulursam bir düzeltme atarım artık.
Kırgızlar yüksek otomobilleri tercih ediyorlar. Araçların bir kısmı sağdan direksiyonlu, İngiltere gibi ülkelerdeki gibi. Oldukça yavaş sürüyorlar, aceleleri yok. Burası stressiz, yumuk gözlü mutlu batırların (bahadır) ülkesi gibi. İlk fark ettiğim şey siz yaya geçidine daha yaklaşmışken araçlar duruyorlar. Yaya geçidine iyicene sokulup yalvaran gözlerle geçiş hakkı istemenize hiç gerek yok. Gerçekten. Ah ah! Yaya hakkı savunucularımız, siz "yaya geçide ayağını atarsa" diye söze başlayarak yargı dağıtmaya devam edin hala. Bir defa tamponunu geçidin sonuna kadar dayamış sürücünün belki vazgeçecek gazlayacak bakışı falan yok. Geçitten en az 5 metre geride duruyorlar. Bizimkiler gibi hadi bendensin der gibi el hareketi ile "hadi neyse geç geç" yapmıyorlar. Acele etmenize de gerek yok. Normal yürüyün yeter. Dönüp teşekkür etmek söz konusu değil, olması gereken bu zaten. Başka yerlerde yaya geçitlerinde ölenlerin sayısı belli değildir. Söz gelimi ben tam emin olmadığım için, bazen "geçitten geçelim, ölürsek daha fazla tazminat alırız" diyorum.
Planladığım gibi Dos (dost) konukevinde kalacağım. Konukevinin sokağında bir Kırgız'dan daha İngilizce bir tarif aldım. Konukevinde her odanın kapısı bahçeye açılıyor. Wi-fi iyi. Wi-fi ağına internette resimlerini görebileceğiniz sarman mışığın (kedi) adını vermişler. Mışık şimdi hayatta değil. Banyo ve tuvaletleri bir Batılıyı memnun bırakacak kadar iyi. Birçok ministrlik (bakanlık), düken (dükkan) ve uluttık kitaphana (milli kütüphane) gibi mekân pek yakın mesafede. Saat, düzen gibi şeyler otellere göre daha esnek, daha işlevsel. Hem gezi hem resmiyet demeyenlere öneririm. Her bir aile üyesi ara ara işleri görüyor. Mutfakta isteyenler araç gereçleri kullanabiliyor. Konukevine girişte bir şifre düzeneği var. Giriş çıkışları da kendi başına rahat bir şeklide yapabiliyorsunuz. Tanıtımdaki çardağı kaldırmışlar, rozalar (güller) ve güller (çiçekler) yerinde duruyor. Bahçe kısmı izinsiz girişlere karşı kamera ile izlenip kayıt altına alınıyor. Ülke içinden internete girip ücretlere bakınca dolar bazında çıkıyor, Türkiye'den bakınca lira bazında çıkıyor. Bu gibi durumlarda bazı kurların sabitlendiğini göz önünde bulundurun. Bu sene tek ben varmışım konuk olarak. Bilgi aldıktan sonra kahvaltı teklifini geri çevirip biraz uyumaya karar verdim. Yağmur yağmazsa odalarda ve bahçede hiç ses yok büyük sessizlik var.
Son olarak yarım saatlik yürüyüşümde Bişkek'te maskelerin tamamen devre dışı olduğuna emin oldum. Bu durumu değerlendirirken, kentte nüfusun çok yaygın ve seyrek olduğunu da göz önünde bulundurmak gerek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder