30 Ocak 2018 Salı

(31) Edebiyatta Empresyonizm

Empresyonist kelimesi ilk defa Louis Leroy tarafından 25 Nisan 1874 tarihli Charivari gazetesinde kullanıldı. Leroy, Claude Monet'in Impression, Soleil Levant (Empresyon, Gündoğumu) adlı tablosuna dayanarak fotoğrafçı Nodar'ın salonlarında düzenlenen sergi için "Empresyonistler
Sergisi" deyimini kullanmıştır. Monet'nin resmini ise "bitmemişlik duygusu uyandıran, bu anlamda düpedüz 'empresyon'dan ibaret kalan" şeklinde yorumlamıştır.



Empresyonizm (izlenimcilik) varlığın bedensel, ruhsal gerçekliğini duyu izlenimlerine indirgeyen Machçılığa dayanır. Nesnel gerçekliği değil, nesnelerden gelen empresyonları (izlenimleri) işler. Resimde renk ve ışık empresyonlarını işlenir. Sanat akımı olarak 19. yüzyıl sonlarında başlar, edebiyat, müzik ve tiyatro alanlarında görülür. Toplumsal içerikten yoksun bir akımdır. Sanat için sanat anlayışını benimsemiştir.

Ancak empresyonizm nesnenin kavranışına getirdiği yorumla modernist estetiğe yön vermesi açısından önemlidir.

Empresyonizmin Edebiyata Yansımaları


Daha çok şiir ve tiyatroda görülen empresyonist edebiyat, Ahmet Haşim'in,

Seyreyledim eşkâl-i hayâtı
Ben havz-ı hayâlin sularında,
Bir aks-i mülevvendir onun'çün
Arzın bana ahcâr ü nebâtı

mısralarında hayal havuzu olarak ifade ettiği bilincin şahsiliği sayesinde değişen nesneyi değişmiş olarak yeniden üretir. Bu aynı zamanda dünyayı estetize etmek demektir. Sanatçının gördüğünün yerine, ona benzeyeni anlatması, empresyonun imgeye dönüştürülmesidir.

Edebi empresyonizm, resim sanatının ifade araçlarının yazma sanatına sistematik aktarımıdır. Empresyonizm dış gerçekliği karakterlerin empresyon ve fiziki deneyimlerin metaforik aktarımları aracılığıyla anlatır. Bu, oldukça bireysel bir anlatım biçimidir. Empresyonlar, düşünce hayal, ilüzyon gibi biçimler alır. Sanatçı bir yazar-ressam olur ve empresyonist resimdeki ilkeleri yazıya uygular, anlık ve dinamik bir empresyonu gerçek empresyona üstün tutar. Şekil ve kafiyeye önem verilmez.

Empresyonizmin edebiyattaki başlıca temsilcileri Stéphane Malarmé, Rainer Maria Rilke, Paul Verlaine, Goncourt kardeşler, Gerhart Hauptmann, Oscar Wilde, James Joyce ve Knut Hamsun'dur. Türk Edebiyatındaki en önemli empresyonistler ise Cenab Şahabettin, Ahmet Haşim, Cahit Sıtkı Tarancı ve Ahmet Muhip Dranas'tır.

Empresyonizmin Diğer Akımlarla İlişkisi


Empresyonizm öznellikten yola çıkan bütün akımlar gibi romantizmin tarihi mirasını devralır ve onu yeniden yorumlar. Ancak romantikler ya da sembolistlerden farklı olarak empresyonistler daha yüzeysel bir gerçeklik tasavvuruna sahiptirler.

Empresyonizm, realizmin aksine, nesneleri gerçekte var olduğuyla nereden geldiğiyle, neden kaynaklandığıyla ilgilenmez; onun empresyonunu çekinmeden tam bir dürüstlükle ortaya koyar. Şeyler duyusal ve duygusal empresyonlara neden olur ve empresyonist artık konu ya da nesne olarak bu empresyonları alır. Empresyonistler nesne-konu, nesne-şey ilişkisi karşısında realistler kadar nesneldirler; bir şeyin empresyonunu realistlerin o şeyin kendisine sundukları nesnellikle sunarlar. Özneldirler çünkü şeylerin insan deneyimindeki şeklinden ötesiyle ilgilenmezler; nesneldirler çünkü bu deneyim donucu üretimi tam bir içtenlikle sunarlar.

Empresyonizm de realizm gibi bir dış gerçekliği ve gözlemi esas alır. Realizmde söz konusu şey en ince detayına kadar incelenirken, empresyonizmde bu, kısa, anlık bir gözleme dönüşür. Empresyonistler ancak bu anlık gözlem sonucu oluşan empresyona en az realistlerin detaylı bir şekilde gözlemledikleri nesne gibi detaylı bir görüntü çıkarırlar.

Realizmde göremediğimiz bireysellik ve öznellik empresyonizmde görülür.

Natüralizm realizmin prensiplerine bilimi kattı. Bu katkının en görünür yanı genetik problemi ve sanat eserinde bilimsel verilerin kullanılması şartıdır. Oysa empresyonizm nesnenin bakış yoluyla kavranmasının yanı sıra onun bilinçte değişeceği tezinden yola çıkar. Empresyonizmin bu görüşü natüralizmin değişmez olgu ve nesne anlayışına karşıdır.

Öznelliği yani kişisel duyuş ve algılayışı sanatta ilk ve esas ilke olarak kabul etmek, her şeyden önce pozitivizmin ve natüralizmin gerçeği sadece beş duyunun algıladıkları ile sınırlayan anlayışına aykırıdır. Dolayısıyla empresyonizm bireysel algıların sanatsal yaratımdaki etkisini yeniden devreye sokmuştur.

Sembolizm akımının içinde yer alan bazı şairler, empresyonizmin de temsilcisi olmuşlardır. Aslında sembolizmin uzantısı sayılabilecek empresyonizm aynı zamanda, sembolizmle beraber sürrealizmi hazırlayan akımdır.

Kübizm 20. yüzyıl başlarında Fransa'da doğmuştur. Resimde kübizm belirli bir ışık altındaki bir objeyi veya peyzajı çizmek isteyen empresyonizme tepki olarak doğar.

Empresyonizm belirli anların, belirli durumların tespitini esas alır. Empresyonizm bir anlıktır. Oysa kübizm, "özün değişmeyen resmi" olmayı amaçlar.

Empresyonistler dış gerçekliğin evrensel değil bireysel algılanışını ortaya koyarlar. Onlara göre dış dünyayla ilgili görsel gerçekliğin tek kaynağı sanatçıdır. Romanda ya da şiirde imgeleştirilen empresyonlar henüz aklın müdahil olmadığı saf formlardır. Okuyucu o empresyonun sanatçıdaki yansımasından yola çıkarak anlatılan dış gerçekliği yorumlar. Burada nesneden gözlemcinin ve okuyucunun zihnine doğru bir hareket vardır. Bir başka deyişle nesne kendini alıcının zihnine empoze eder.

Ekspresyonizmde ise bunun tersine, uyarıcı olan nesne sanatçının zihninden ona doğru bir hareketle tanımlanır, sanatçı kendini nesneye doğru empoze eder. Sanatçı nesneyi kavradığında artık nesne kendi biçimini kaybetmiştir ve sanatçının şeklini alır. Ekspresyonizmde anlatılan ya da resmedilen madde sanatçının duygularını, ruh halini ve bakış açısının şekillendirdiği bir maddeyken empresyonizmde öznellik daha çok gözlemci/sanatçı ile okuyucu/seyirci arasındaki ilişkiden doğar. Empresyonizmde maddeden zihne doğru bir akış vardır, ekspresyonizmde ise zihinden maddeye. Bu farklara rağmen iki akım birbirine çok benzer ve yakın teknikler kullanmış ve yan yana var olmuşlardır.

Neo Empresyonizm


1880'li yıllardan itibaren empresyonistlerin dağılma süreci başlar. Empresyonistler teker teker Paris'i terk eder. 

Neo empresyonizm, sanat eleştirmeni Félix Fénéon tarafından 1886 yılında ortaya atılmış bir sanat terimidir. 19. yüzyılın son dönemlerinde ortaya çıkmış Fransız akımını tanımlamakta kullanılır. Bu akım pointilist tekniklerin kullanımı, empresyonizmi özellikle şekil bazında daha netleştirmek gibi özelliklere sahiptir.


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder