MEB’DE NASIL BİR KARİYER OLMALI?
Bir süredir kamuoyunda tartışılıp duruyor. MEB’in Öğretmenlik
Meslek Kanunu hazırlayıp(!) yasalaştırmasından sonra hazırladığı uzman
öğretmenlik ve başöğretmenlik sınavları nedeniyle hayli kızışan tartışmalar ve
büyüyen tepkilere rağmen görünen o ki kanunlaşan sınav ve kariyer basamakları
bu şekliyle uygulamaya konulacak. Gerçi ben son anda Cumhurbaşkanımızın araya
girmesiyle yanlıştan dönüleceğini düşünenlerdenim ama durum şimdilik hızla
sınava gidiliyor şeklide gözüküyor.
Daha önce MEB’in kariyer çıkmazı başlığıyla bir yazı yazmıştım. Kariyer basamakları MEB’in çıkmazı ve bataklığı haline gelebileceğini, hazırlanan kanunun baştan savma ve sadece nasıl bir kariyer olduğu anlaşılmayan uzman öğretmenlik ve başöğretmenlikten ibaret olduğunu, bunun sonucu olarak da farklı ve dar bir açıdan bakıyor olsak da zararlarını anlatmaya çalışmıştım. Fikrim elbette değişmedi.
İnsanlar kariyer sınavına giriyor ve uzmanlık gibi bir unvan
alıyorsa yaptıkları işin biraz olsun farklılaşması gerekmez mi? Uzman
olacaksınız ama uzman olmayanla ayını işi yapacaksınız. Bir milyon lisans
mezunu öğretmeni denetlemek için “MEB’de çalışmış olma şartını, yüksek lisans
yapma şartını” gereksiz gören MEB’in öğretmenlere kariyer planlaması ancak bu
kadar olur. Bu sözümü de belirtmeden geçmeyeyim.
Peki kariyer planlaması nasıl olmalı? Bir kısım sendika
elbette sınavla olmalı diyor. Bir kısım sendika ise kıdeme göre uzmanlık ve
başöğretmenlik olmalı görüşünü savunuyor. MEB ise 180 saatlik eğitim ve sınavla uzman
öğretmen, 240 saat eğitim ve sınavla başöğretmen olunmasını yasalaştırdı ve
uyguluyor bile.
Değerli arkadaşlar bu eğitimler sonuçta bir hizmetiçi eğitim
değil mi? O halde biz neden sınav yapıyoruz? Gelin somut ve bilimsel verilerle
uzman öğretmen ve başöğretmen kariyer basamaklarına geçiş olsun.
Örnek verelim. Bir öğretmen son beş yıl içinde 240 saat
hizmet içi eğitim almadan uzman öğretmen olamasın. Neden? Hizmet içi eğitime
gönüllü olarak katılan öğretmen sayısı personel sayısına oranla düşük. Tabi şimdi
MEB bunu kabul etmeyecek ve sayılarla karşımıza çıkacaktır ama ben yine de şunu
söyleyeyim seminer döneminde ek ders karşılığı online hizmet içi eğitim zorunlu
tutarsanız elbette herkes katılır. Ne demek istediğim anlaşılmıştır. Ben öğretmenlerin
kendilerine göre gönüllü olarak, kişisel gelişimleri için katıldıkları ve
katıldıkları eğitimi okullarında uyguladıkları veya illerinde ilçelerinde
formatörlük yaptıkları, aldıkları eğitimle ilgili sürdürülebilirlik gösteren
etkinliklere katılmaları düşünülebilir. Yani birincisi belli bir sürede belli
bir saat hizmet içi eğitim zorunlu tutulmalıdır.
İkincisi; öğretmenlerimiz ders dışı egzersiz çalışmaları (izcilik,
satranç, spor, halk oyunları, müzik vs) yapamıyorlar, sosyal sorumluluk
projelerine istenen önemi veremiyorlar, gençlik merkezleri, sportif alanlar,
hareketlilik programlarına yeteri kadar vakit ayıramıyorlar diyebiliriz. Bu tip
şartları da kariyer için getiremez miyiz? Bir öğretmen ders dışı eğitim
çalışmalarına katılmadan, egzersiz çalışması yapmadan, öğrencileri ile sosyal
sorumluluk projesi yapmadan uzman olmamalı.
Bir diğer nokta da bilimsel araştırmalar olabilir mesela. Öğretmen
arkadaşlar dersleri ile ilgili materyal geliştirme, kitap yazma, bilimsel
makale yazma ve bilimsel kongrelerde bildiri sunma, yazılım üretme gibi çeşitli
yetenekleri varsa bunu da mutlaka kullanmalı, daha da önemlisi bu yetenekleri
olan öğretmenlerimizin yeteneklerini ödüllendirmiş olamaz mıyız?
Ayrıca Milli Bayramlara katılma, TÜBİTAK, Erasmus, e twinning
gibi proje geliştirme, sosyal ve sportif faaliyetlere katılım, yüksek lisans,
gibi şartlar mutlaka aranmalıdır. (Yüksek lisans demişken de şunu belirtmek
isterim eğitim alanları haricinde yapılan yüksek lisansın da öğretmeni nasıl
uzman yaptığını şimdilik anlamış değilim.)
Sonuç olarak; (süreleri örnek olarak yazıyorum) son beş
yılda 200 saat hizmetiçi eğitim alan, 1 makale yazan, 2 bildiri sunan, 3 yıl ders
dışı egzersiz çalışması yapan, en az 2 sosyal sorumluluk projesi geliştiren, bir
ders içi materyal geliştiren, öğretmenlerimiz “uzman” kadrosunu alsalar,
gelişime daha açık ve daha somut verilerle hareket edilen kariyer basamağımız
olamaz mı?
MEB’in kariyer basamakları çıkmazını mevcut haliyle
sürdürebileceğine inanmadığımı ve yukarıda belirttiğim örnek hususlar dikkate
alınarak yeniden yapılandırılması gerektiğini düşündüğümü belirteyim. Elbette birkaç
nokta eklenebilir çıkarılabilir ancak daha mantıklı bir kariyer basamakları
kurgulayabilir ve öğretmenlerimizi de böylece işlerine motive edebiliriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder