20 Kasım 2019 Çarşamba

(65) Bir İmparatorluk Böyle Yıkıldı

Biraz geçmişe gidelim.

Osmanlı Devleti döneminde Türklerin Avrupa kıtasına hükmetmesi aslında pek yeni değildir. Altınorda Devleti, Kıpçak Federasyonu ya da Deşt-i Kıpçak, Tevratiliği (Museviliği) benimsemiş Hazar İmparatorluğu, Avar Hanlığı, Avrupa Hun İmparatorluğu ve İskitler Karadeniz'in kuzeyinden Avrupa'ya ilerlemiş Türk Devletlerinden bazıları.

Başta Macarlar olmak üzere birçok batılı bugünkü İtalya'da Roma Krallığını kuran Etrüsklerin oraya Anadolu'dan, Anadolu'ya Kafkaslardan, Kafkaslara ise Türkistan'dan (Orta Asya'dan) gelen Türkler olduğunu kabul etmektedir. Haluk Tarcan'ın internet sitesinde ise İskit ve Etrüsklerden önce hem Avrupa'ya, hem Çin'e, hem de arada kalan bütün ülkelere egemen olan ve Uygurların kurduğu bir Proto-Türk devleti olduğundan bahsediliyor. Moğolların Cengiz Han Devletinden de büyük olan bu devlet 15 bin yıl önceki son buzul çağından ya da daha önceki buzul çağlarından önce de kurulmuş olabilir.

Mülteci Akını


Romüs ve Romülüs kardeşler tarafından Doğumdan Önce 7. Yüzyılda kurulmuş Roma Krallığı büyüyerek, Imperium Romanum'a yani Roma İmparatorluğuna dönüştü ve tarihi Doğumdan Sonra 375 yılında bir kez daha Türklerle kesişti. Hunlar bu tarihte Avrupa'ya tarihin en büyük seferlerinden birini gerçekleştirmişlerdi.


Bozkurt tarafından emzirilen Romüs ve Romülüs kardeşler

O zamanlar Orta Avrupa'da Germenlerin ataları yaşıyorlardı. Bu kavimler Gotlar olarak anılıyordu. Sayısız Got kavmi bir birini itmeye başladı. Her şey çok ani gelişmişti.

Tuna nehrine dayanan nüfusun yüz binleri bulduğu söylenir. Nehrin öbür tarafı Roma'ydı. Belki 10-20 kişi taşıyabilecek teknelerle yüzlerce kişi nehri geçmeye çalışırken azgın sularda boğularak can veriyordu.

Böylece tarihin kaydettiği ilk büyük mülteci akını Doğumdan Sonra 375 yılında Avrupa'da başladı. İkinci büyük mülteci akını 1939'da Avrupa'da, üçüncüsü 11 Eylül sonrası Ortadoğu ve Yakındoğu'da başlayacaktı.

Bu olayların etkisiyle olsa gerek Romalılar Orta Avrupa kavimlerine "Barbar kavimler" demeye başladılar. Aralarında bir gruba "Vandallar" dediler. Yine bu dönemde batı dillerinde "vandalism" kelimesi türedi. Batılılar bunu "sanat eserlerini tahrip etme" anlamında kullandılar. 

Günümüz "yeni" Türkiyesinde bazı havuz gazeteleri gezicilere "Vandallar" diyorlar. Herhalde Topçu Kışlası –yapılırsa– büyük bir sanat eseri olacak, ona karşı çıkan da aynen sanat eseri tahrip edenler gibi "Vandallar" oluyor.

Neyse, Tuna kıyılarına dönelim. Romalıların mültecileri kabul etmek için koştukları şartlar ağırdı. Gotlar ziraatı Romalılar kadar iyi bilmezdi. Nehri geçecekler, ancak Tuna boylarındaki toprakları işleyeceklerdi.

O dönemde askerlik de bir çeşit vergi sayılıyordu. "Barbar" kavimler Roma ordusuna belli bir sayıda asker vereceklerdi. Roma da bunlara karşılık "insani yardım" gönderecekti.

Yolsuzluk


Daha sonraki birkaç yıl boyunca Tuna boylarına "insani yardım" götürmekle görevlendirilen askerler rüşvete, irtikaba, ahlaksızlığa ve yolsuzluğa bulaştılar. Paçalarına kadar hem de. Artık devlet işlerinden komisyon alıp kendi ceplerine atmaya başlamışlardı. Yardım malzemelerini çalıyorlar, sonra da mültecilere fahiş fiyatlardan satıyorlardı.

Buna isyan eden mülteciler silaha sarıldılar. Edirne'ye dayandılar (o zamanki adı Adrianapolis'ti).

Epey zaman önce, Konstantin zamanında başkent, Byzantion'a taşınmıştı. Şehre 1453'e kadar "Konstantinopolis" denmesinin sebebi budur. Bazı tecrübeli kurmayları, "Konstantinopolis"teki Valens'e Roma'dan takviye kuvvetler gelinceye kadar beklemesini önerdi.

Ancak Valens kibre kapılmıştı, beklemedi. Kimilerine göre 3 Ağustos kimilerine göre 9 Ağustos'ta mültecilere saldırdı. Sonuç mu? Mülteciler en az 30 bin Roma askerini biçti!

Roma savaşta birçok tecrübeli subayını, değerli yöneticisini kaybetmişti, adeta beli kırılmıştı. Liderlik sorunları başlamıştı. Artık asker bile toplanamıyordu.

O sıralar Milan'da piskoposluk yapan Aziz Aurelius Ambrosius (günümüzde ABD ve Kanada'da adına kurulmuş üniversiteler vardır), bu felaket için "bu, bütün insanlığın sonudur, hatta dünyanın sonu olmalıdır" diyordu.

Sonuç


Edirne Savaşından sonra Roma gücünü kaybetti, bir daha iflah olmadı. Birkaç yıl sonra da bölündü. Ancak en son darbeyi 1453'te Türkler vurdular.

Gotlar ise doğudakiler Ostrogotlar, batıdakiler Vizigotlar olmak üzere ikiye ayrıldılar. Günümüz İspanyasına ve İtalyasına saldırdılar. "Gezici" Vandallar ise Kuzey Afrika'daki Roma topraklarını yağmaladılar.

Avrupa'da çeşitli krallıklar kuran ve en son Kırım'da varlık gösteren Gotları da yine Türkler tarih sahnesinden sildiler.

Osmanlı Türkleri 1475'te Kırım'ı alınca Gotların siyasal varlığı sonsuza kadar ortadan kalkmış oldu. Yalnız son 200 yılda yükselen Alman milliyetçiliğiyle birlikte "Gotik" araştırmalarda nostaljik bir şekilde artış oldu.

Sonuç olarak uluorta "Rusya'ya diz çöktürdük, Mısır'a diz çöktürdük, 'abi yapma' dedi, yalvardı" gibi laflar etmeden önce tarihi olayları bir araştırmalı. Büyük devletler nasıl kurulmuş, nasıl yıkılmış görmeli.  


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder