Nedendir bilinmez ülkemiz insanının bilinç altında kendi hayatını düzenleme konusunda yetersiz olduğuna dair bir his mevcuttur ve çoğu kişi hayatını içinde yaşadığı toplumun alışılagelmiş normlarına göre düzenleyip o akışa uyum göstermeye kuzu kuzu razı olur.
Hatta bu konuda bir deyim de vardır "elle gelen düğün bayram" diye... Yani başınıza gelen herhangi bir aksilik diğerlerinin de başına gelmişse o zaman sizin "bu musibet neden benim başıma geldi" diye düşünmenize ve çare aramanıza gerek kalmaz... Çünkü böylesi durumlarda toplum içinde salak ya da beceriksiz duruma düşmezsiniz...
Başta siyasi konular olmak üzere her duruma razı olup diğerleri gibi her söylenene inananlara "koyun" deriz kimi aramızda... Tabii ya diğerleri inanmışsa doğrudur, böyle tipler için araştırmak, irdelemek, hatta daha kötüsü farklı bir bakış açısı getirmek tehlikelidir ve çoğu zaman yasaktır...
Bu durum sadece öğrenim düzeyi düşük kişiler için böyle değildir. Üniversite hatta yüksek lisans yapmışlar için de bu "rüzgarda savrulma" modeli geçerlidir. Yalnız kendilerini yüksek öğrenim gördükleri için eğitimli görüp diğerlerinden ayıranlarda ek olarak bir "Pollyanna" davranışı gelişir.
Pollyana adlı roman karakterini çoğunuz duymuşsunuzdur. Eleanor H. Porter adlı yazarın aynı adlı romanının ana karakteridir. Bu karakterin özelliği başına gelen her kötülüğü iyi bir şeye yorar ve bununla mutlu olur. Romandaki yetim kız için belki bu normal sayılabilir ama kendisini eğitimli olarak pazarlayıp caka satanlarda bir hayli sakil durur. Neden derseniz bu kadar okumuş kişilerden yaşamlarının düzenini zorluklara karşı adapte etmeleri beklenir.
Bildiğiniz gibi tüm dünyada bir pandemi süreci yaşanıyor. Pandeminin bulaşma hızını azaltmak için de ülkelerin yönetimleri kimi zaman sokağa çıkma yasağı uyguluyor. Yazımızın başlığına konu olan modern zaman pandemik Pollyannalar işte böyle ortaya çıkıyor. Bu tipler sokağa çıkma yasağının getirdiği şartlara uyum sağlama zorunluluğunu adeta kendi tercihlerinin doğrultusunda oluşmuş birtakım koşullar gibi lanse edercesine konuyu "iyi ki pandemi oldu, ev halkıyla ilişkilerim gelişti, çocuklarıma ayırdığım zaman arttı" gibisinden söylemler geliştiriyorlar...
Herkesin dilinin ucuna gelir ama kimse "pandemi olmasa çocuklarına vakit ayırmayacaktın, eşinle iletişimin ev arkadaşı düzeyinde kalacaktı, bu kadar mı hükmedebiliyorsun hayatına" demez, demeye tenezzül etmez bu tiplere, gülümser geçer hafif alaycı bir tavırla...
Oysa hepimiz biliyoruz ve fiilen de gözlemliyoruz gibi aslında bundan çok mutlu değiller... İradelerinin ellerinden alınmasına üzüldükleri kadar bahsettikleri bu "iyi ki" durumlarının bugüne kadar farkında olmamalarına ve her şey normale döndüğünde aynı düzene dönmek dışında bir iradelerinin olmadığını herkesin daha net göreceğine de bozuluyorlar.
Ne özeleştiri yapacak özgüvenleri var, ne de yaşamlarını yeniden doğru şekilde düzenleyecek vizyonları... Yetim Pollyanna bile onlardan daha özgür aslına bakarsanız..
İyi ki bizler bu pandemik Polyannalardan değiliz... Değiliz değil mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder