Ülkü Ocakları eski genel başkanı Sinan Ateş’in öldürülmesi ile ilgili olarak bir yazı yazmak gerekiyor sanırım. Suikaste kurban giden ilk Ülkü Ocakları Genel Başkanı olarak tarihe geçti ismi Sinan Ateş’in. Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun demekten ve hayırla yad etmekten başka bir şey gelmez elimizden.
Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı yapmış biri öldürülüyor ve Ülkü Ocakları ile MHP’den bir taziye mesajı bile yok. İnsan utanır da “faillerin yakalanması için süreci takip ediyoruz” açıklaması yapar hiç olmazsa. Herkes bekliyor ama o da yok. Oysaki aynı genel merkezler partiden ve davalarından biri olmadığı halde, malum birilerine eleştiri yapıldığı zaman bile “süreci takip ediyoruz” “bu bir beka meselesidir” diye boy boy açıklamalar yapıyorlardı. Onu bile layık görmediler Sinan Ateş’e.
Ülkücü camia zaten ikiye üçe
bölünmüştü ama sanırım artık yara derinleşti. Teşbihte hata olmaz aynı yolun
yolcuları da olsalar “birinde evlat acısı birinde kuyruk acısı” bir daha nasıl
bir araya gelir taraflar bilinmez. Velhasıl yara derinleşti. Zor iyileşir gibi
görünüyor.
Bu arada henüz üç partiden
açıklama yok. Ak Parti, MHP ve HDP… Burada susma hakkımızı kullanalım.
Bir de şaka gibi paylaşımlar var
sosyal medyada. Eski zamanlardan kalma tabi. Silemiyorlar, silmek istemiyorlar. büyük laflar ediliyor ya, “vefa ülkücü bir erdemdir” yok efendim
“ülkücü ülkücünün öz kardeşidir” yok “ülkücülük erdemdir” “önce adam olmak
lazım, dava öğretilir, adamlık öğretilmez” gibi. Hatırlarsınız. Bir de
utanmadan cenazesine gitmedikleri Fırat’ın, Muhsin Yazıcıoğlu’nun, hain ilan
ettikleri Ozan Arif’in resminin üstüne bu sloganları yazmazlar mı? Güler misin
ağlar mısın?
Ülkü, ülkücülük, erdem, vefa,
adamlık, kardeşlik, dava, dava arkadaşlığı, gibi kelimelerin içinin ne kadar
boş olduğunu herkes tecrübeyle mi öğrensin. Söylüyoruz işte. Fırat’ın cenazesine
katılmayanlar, Ozan Arif’i hain ilan edenler, Sinan Ateş’in ölümüne bir taziye
yayınlamayanlar, Türkeş soyadını taşıyanları “Alparslan Türkeş Vakfı” kurmak ve
ülkücü hareketi bölmekle suçlayanlar hep aynı zihniyetin ürünleri.
Dün Sadi Somuncuoğlu’nun
Cumhurbaşkanı Adayı olduğu zaman onu hain ilan edenler camiadaki bu saçma sapan
savrulmanın müsebbibidir. O gün davanın içinde olmayan biri veya bir şeyler
için öz değerlerinden taviz verenler Sadi Somuncuoğlu’nu hain ilan etmişti. Sinan
Ateş’in ölümü için başsağlığı dilenmemesi aslında bu tip olayların yıllar sonra
vefasızlığın gelenek olmasının bir sonucudur bana göre. Nitekim rahmetli Ozan
Arif’in cenazesinde de aynı şeyleri yaşadık. Ne bir başsağlığı ne bir taziye ne
bir güzel söz duyduk Ülkü Ocakları’ndan ve MHP Genel Merkezi’nden. Hatta şu an
milletvekili olan değerli avukat arkadaş Ozan Arif’i mahkemeye verdiklerini
hatırlatmış eski İstanbul MHP İl Başkanı hakkını helal etmediğini duyurmuştu. Hatta
bir adım daha ileri gidelim. Allah rahmet eylesin o zamanki Ülkü Ocakları Genel
Başkanı Sinan Ateş Ozan Arif’in cenazesinde göreve yeni gelmişti. Görevdeydi yani.
Kendi bir taziye yayınlamadığı ve cenazeye katılmadığı gibi Ülkü Ocakları’na
cenazeye katılmayın talimatı verdiği yazıldı çizildi. Hatta, selam olsun yiğit
insan Ülkü Ocakları Çarşamba İlçe Başkanı İlhan Arıcı’ya, Ocak Başkanlığından
istifa ederek cenazeye katılmıştı. Hatırlayan var mı bilemiyorum. Google’de
var. Bakabilir herkes.
Yukarıda belirttiğim gibi Sadi
Somuncuoğlu’nun Cumhurbaşkanı adayı olunca hain ilan edilip tartaklanması ile
başlayan vefasızlık yükünden, Ozan Arif, Muhsin Yazıcıoğlu, Fırat Çakıroğlu,
Türkeş’in öz çocukları, evlatları olan ülkücüler, Suat Başaran, yani herkes
bolca nasibini aldı. Saymaya çalışsak kitap doldururuz isimlerle.
Vefasızlık konusunda büyük bir ittifak
var anlayacağınız. Ama kim kimle ittifak anlayan beri gelsin. Vefası olmayan da
ülkü, ülkücülük, milliyetçilik falan filan ağzına almasın. Komik olmayın,
milleti kendinize güldürmeyin. Kimseyi de Milliyetçilik kavramından soğutmayın
artık. Sessiz olun ve gidin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder