11 Ocak 2023 Çarşamba

ÜLKÜCÜNÜN KÖR BAHTI KARA TALİHİ

 BİR ÜLKÜCÜNÜN KARA TALİHİ

Değerli okuyucular. Bugünkü yazımda bir ülkücünün makus talihinden bahsetmek istedim. Aslında bahsettiğim ülkücü bir kişi değil elbette. Bu köşede hiçbir zaman kişilerden bahsetmek istemem. Kast ettiğim de asla “bir kişi” değildir. Bir zihniyet, bir orta direk, normal ve orta direk, samimi, içimizden biri, birileri, sen, ben, o, yani bir anlamda hepimiz.

Hem ülkücünün tarifini yapalım, hem çektiği çileyi dile getirelim, hem ortalama ve samimi, fedakar, cefakar insanların başına gelenleri anlatalım, hem de yapanları inceden eleştirelim ve onlara sitem edelim.

Kimdir ülkücü?

Vatan, millet, bayrak, ezan, kitap, ezan diye; her koşulda, her zaman ve her yerde ayağa kalkandır. Ayağa kalkar, ok gibi fırlar, göreve koşar. Gel gör ki ayağa kalkar ama yerine hemen biri oturur. Kendi ayakta kalır. Geride bıraktıklarına bile saygı gösterilmez. Hemen ayağa kalkması eleştirilir. Sinirli olduğu ve tedavi görmesi gerektiği bile söylenir.

Ülkü Ocaklarına gider, çay alır, çay demler, su faturasını öder, para toplar menemen yapar, dergisini alır cebindekinin tamamını verir eve yürüyerek gider. Reis ol derler, filanca arkadaşımıza yakışır, o varken bize laf söylemek düşmez der ama söylediği kişi reis olunca kendi ocağına girmesi yasaklanır. Gelse de niye geldin ne işin var denir.

Ülküsünün peşinde koşarken kendini ihmal eder, sağlığını ihmal eder, hayata gecikir, herkesin işini görür; ama kimse onun işini görmez. Çok sevdiği Ocak ve partisi, sokakta bir aşifteye bile sahip çıkar ama evine ekmek götürmesi için ona yardımcı olmaz, eli ekmek tutsun diye uğraşmaz, okusun da büyük adam olsun diye destek olmaz.

O bütün arkadaşlarına reisliği, başkanlığı, iyi yerleri, makamı mevkiyi layık görür. Kimse ona hiçbir şeyi layık görmez. Hatta ülkücülüğü bile layık görmezler. Bu da böyle kendini eğlendiriyor diye de arkasından dalga geçerler.

Başka partilere, başka siyasi oluşumlara gidip yıllarca kendilerine düşmanlık edenlere, ocaklara veya partiye döndüğünde gösterilen itibar, bizim ülkücü kardeşimize gösterilmez. Üstüne bir de bunu dillendirmeye görsün, hemen hain ilan edilir patiden ocaktan uzaklaştırılır. Hakkında dedikodu yapılır, haber yazılır. Zaten metöyle ilişkiliydi, karı kız ayağı vardı falan filan.

Sendika kurar, cebinden para verir, kirayı denkleştirir, karakollara çekilir sendikası için, o sendikadan olduğu için, ülkücü olduğu için iş yerinde soruşturma geçirir, işinde yükselemez, sağa sola sürülür, horlanır, en ağır işler ona verilir. Zamanla sendikacılık ağababalığa döndüğü için olsa gerek, gel gör ki sendikası onu seçimlerde delege yapmaz. Bir de üstüne delege olmak isterse de bozgunculuk yaptığı söylenir ve dışlanır. Ama atmazlar sendikadan çünkü aidat kesilmektedir sendikaya. Sendikadan bu muameleyi görünce ayrılırsa da zaten haindir. Ben söylemiştim diye başlar cümleler.

“Dokuz ışık” nedir diye sorsan ampulümsü bir aydınlatma yardımcısı diye düşünen, Atsız dendiği zaman “Türk atsız olur mu, o ne demek” diyen, Ziya Gökalp’i sorsan hayatında hiç duymamış gibi boş bakan, Ozan Arif’i hain olarak tanıyan, ülkü nedir bilmeyen adamlar, başı maşı ayrı oynayan adamlar, dönek adamlar, gönül verdiği yerlerde büyük adam olurken, kendi evinde bile adam yerine konulmayan kişidir ülkücü.

Atıl kurt emri gelmektedir her zaman. Katıl kurt emri hiç gelmez mesela. Hep atılandır ülkücü, katılan olamaz. Cefa çekmeye, fedakarlık yapmaya gelmiştir dünyaya. Kaymak veya pasta yemeye hakkı yoktur hiçbir zaman. Ülküdaşı bile layık görmez kaymak yemeyi ona.

Mesela hep ölmek için görev verilir bir ülkücüye. İhale verilmez. Ancak ihaleyi alanın yanına koruma olması layık görülür. Sınırda bekleyendir, operasyona çıkarken kızılelmaya yürüyen, geri dönmeyeceğiz beklemesinler diyendir.

Beyaz çorap giymesi yasaklanır mesela ama Türkeş’e hakaret etmek yasaklanmaz. Ülküdaşına hakaret etmek yasaklanmaz. Ülküdaşını satmak yasaklanmaz. Her türlü yasak sadece ülkücüler için geçerlidir. Liderini sorgulamaması emredilir ama lideri onu sürekli sorgular.

Gün yüzü görmeyendir ülkücü.

Ve gün gelir ölümsüzlüğü tadar ülkücü. Cenazesine kendi gibi üç beş kişi katılır. Gönüllerdeki vefa da layık görülmez. Cenazesine katılmak bile yasaklanabilir.

Hikaye burada biter.

Gökten üç taş düşer.

Birisi hikayeyi yazanın kafasına.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder